6 Eylül 2009 Pazar

Una faccia, una razza

Colosseo manzaralı mekan.

Makedonyalı garson İbrahim.
Ristorante Tre Scalini'de yemek.
İspanyol merdivenlerinde bir ressam.
Moda caddesi:) Tam İspanyol merdivenlerinin karşısı.
İspanyol merdivenleri.
İspanyol merdivenleri.
Meçhul asker anıtı, Roma'da genellikle çok ruküş bulunan bir yapı.
Bir kilise düğünü, tesadüfen içeri girdik ve seyrettik biraz. Düğün sırasında bir ara herkes birbirinin elini sıkıp pace diyor, yani barış.
Tarihi yapıların arasında bir protesto vardı, neyi protesto ediyorlardı sorduk ama sebebi pek anlayamadık
Roma İmparatorluğunun tarihini gösteren levhalar.
Collosseo'nun bir tarafı, fotoğrafın ilginç yanı, Collosseo'daki delikler, çok eskiden çeşitli heykeller, figürler varmış o deliklere tutturulan, İtalya'nın ünlü aileleri söküp söküp götürmüş, collosseo'nun yıkılmış gibi görünmesinin sebebi de bu aileler. Hatta bir de laf varmış, "Barberini'lerin yaptığını barbarlar bile yapmadı."


İlk haftamızı bitirdik Roma'da, ev sahibimiz Gino'nun sık sık söylediği deyimi başlık olarak kullanarak başlayayım dedim bu seferki yazıya. Meditterenao filminde de geçtiğini sonradan keşfettim.

Öncelikle okuldan bahsedeyim, Pazartesi günü Fransızca ile sabah 8'de başlayacak gün, ve ilk günün konusu International System of thoughts. Önce komite olarak konu hakkında konusuyorsunuz, sonra konu hakkında bir uzman tüm kursa bir seminer veriyor ve ona sorular sormanız gerekiyor, sorduğunuz sorularda ileride yapılacak değerlendirmelerde önemli rol oynuyor. Ögle yemeği sırasında ise kursa katılanlar arasından rastgele seçilenler ile semineri sunan kişi bir yemek yiyor, herkese mutlaka sıra geliyor. Öğleden sonra ise kendi komitenizle toplanarak konu hakkında herkesin uygun bulduğu bir metin hazırlanamanız bekleniyor. Ayrıca semineri sunan kişi hakkında da bir not vermeniz gerekiyor. Bu hafta tamamen yeni bir deneyim olacak benim için. Komitemizdekiler ise, Amerika'dan katılan ve tek "Marine" olan bir asker, Makedonya'dan katılan güleryüzlü bir asker, Almanya'dan katılan çok deneyimli bir diplomat, Macaristan'dan katılan bir asker, Kanada'dan katılan bir denizci asker, Belçika'dan katılan bir bayan subay, Norveç'ten katılan bir pilot, Bahreyn'den katılan bir asker, İngiltere'den katılan bir asker. Komite danışmanı ise bir Danimarkalı. Asıl zor kısım yarın başlıyor yani.

Eh Roma gecelerinden bahsetmeden geçmek olmaz. Dün saat 4 civarında evden çıkıp önce İspanyol Merdivenlerine gittik, gerçekten çok büyük bir kalabalık vardı, zaten genellikle buluşmak için en çok seçilen yerlerden biriymiş, hemen karşısında ise gucci, dior gibi magazalardan oluşan ve yürümenin imkansız olduğu bir cadde var. Uzunca bir yürüyüşten sonra Piazza Navona'da yemek yemeye karar verdik. Piazza Navona, Circus Maxiumus'a benzeyen yapısıyla ilginç bir yer, geceleri de atmosferi çok güzel. Meydanda biraz dolaştıktan sonra Tre Scalini isimli bir lokantaya oturduk, meğer bir italyan cingözlüğüne kurban gitmek üzereymişiz. Yanında bir de Ristorante Tre Scalini var bu ilk oturduğumuz yerin ve ikisi de yanyana olunca aynı lokanta sandık ama değilmiş, bu ristorante'siz Tre Scalini'de ise sadece donmuş yemekler varmış, diğeri ise eski ve iyi bir İtalyan restoranı. İtalya'da aşçılık lisansınız yoksa sadece donmuş yemekleri satabiliyormuşsunuz. Neyse biraz sinirlendik falan ama diğerine geçtik. Orada Türkçe bilen bir garson olduğunu duymuştuk daha önceden. Diğerine sorduğumuzda gayet rahat bir şekilde, o 5'te ayrıldı filan dediler bize bir de. Neyse İbrahim aslında Makedonyalı imiş ama gayet güzel Türkçe konuşuyordu, zaten akrabalarının çoğu da İstanbul'daymış. Bize önerdiği spaghetti çok güzeldi, sonra bir de levreğe benzeyen bir balık yaptırdık ve çok güzel bir yemek yemiş olduk. Sonrasında İbrahim ve Ümit çok iyi arkadaş oldular tabi, Ümit yıkadı da bulaşıkları :) Bir de bu Piazza Navona ve diğer meydanlarda ilginç bir gelenek ya da kural varmış, isteyen gelip şarkı söyleyebiliyor, değişik performanslar gerçekleştirebiliyor (parmak dansçısı ve irticalen ve tabi seyircilerle de bol bol uğraşan komedyen gibi ) ama 1 saati aşmaması gerekiyor bu yapılan gösterilerin. Bu güzel yemeği yerken, Mirelle Mathieu'dan şarkılar söyleyen ve sesi de gayet iyi olan şarkıcının orda olması da bizim için büyük bir şanstı, böyle bir şey ayarlayayım diye uğraşsan olmaz herhalde bu kadarı.

Yemeğimizi yedikten sonra bir de dondurma yedik tabi, daha önce yazmamışım ama Roma'daki iki eski dondurmacının dondurmaları gerçekten perfetto. Tadını unutmak zor olacak.

Dondurmamızı yedikten sonra, Campo de fiori'ye gittik bu sefer de. Bu yer ise, gündüzleri pazar, geceleri ise daha çok gençlerin toplandığı bir yer, kızlar ve erkekler gayet rahat bir şekilde tanışıp eğlenmeye başlıyorlar, her zaman ki gibi içip içip sapıtan da çoktu ama eğlenceli ve güzeldi etrafı seyretmek. Gecenin sonunda ise bir yer kesfettik tesadüfen, bu bangır bangır müzik nerden geliyor diye bakınırken Colosseum manzaralı bir yer bulduk. Saçma bir elektronik müzik çalmalarına rağmen, o güzel manzaranın hatırına bir süre de orada oturduk.


Neyse şimdilik bu kadar, bir italyan halk şarkısı ile bitirelim :)

http://www.youtube.com/watch?v=8ju8iahpuGw&feature=related

1 yorum:

  1. Nec selam,
    Buradan göründüğü kadarı ile orada keyifler iyi, en azından manzaralar süper.
    Hocam sana zahmet eklediğin fotoların altına ne olduğunu bi yazıver.
    Başarılar diliyorum.
    Sevgiler
    Melih

    YanıtlaSil